17 Aralık 2015 Perşembe

"Bir insan Müslüman’ım diyorsa; Bu kimse ya -İman Sahibi-Türk’tür, ya da -Allahın belası, imansız-Münafık(Hafazanallah)"


“Türklük her zaman tarihi bir roldü; bir ırk değildi, bir kültür değildi, bir yaşam tarzı değildi. Bir tarihi rol, yani İslam bayraktarlığının, kafirle çatışmayı göze almanın tebeyyün ettirdiği (meydana çıkardığı) bir unsur idi. Türklük bir kavim olarak başlamış bir şey değildir. Türklük bir isim değildir, Türklük bir sıfattır. Müslümanlık içinde vasıf, nitelik ve karakter üstünlüğünün belirginleştirdiği bir mekandır. Türkler bütün varlıklarını İslam’a borçlu olduğu için, (sadece Türkler) İslam’ı kendi ezberlerine tahvil etmediler. Yani Türk bütün ezberlerini ve direktiflerini Kur’an’dan ve Sünnet-i Seniyye’den alandır. Bir insan Müslüman’ım diyorsa iki ihtimal vardır; bu kimse ya Türk’tür, ya münafıktır. Çünkü münafıklık imanla değil, zahiri bir şekilde inandık demekle var olan bir şey. Türklük ise zaten başka bir yolu ve mümkünatı olmadığı için olunan bir şeydir.” (İ.M.D. 23-10-2010 Ankara)

5 Aralık 2015 Cumartesi

(Gürcü & Gürcü) "Kimi Gürcü, Kimi Yamyam, Kimi Bilmem Ne Bela?"



Ve kardeşim "kendi köpek döllerimiz" düşmandan çok daha fazla bize düşman. Bize yani "TÜRK MİLLETİNE" onun -İSTİKLALİNE- umuduna ve geleceğine.(İ.Özel)

Bo(a)k damar kilisesi banii kancık çomar.
Türk ise Hadim'ül Haremeyn'likle müftehir;
bilmez mi soysuz hımar? 
Papa zangocu gürcü, 
cemadatla haç çaktı hınzır baytar!
Varaciyan Garbisyan'dan havale;
vaftizde silksin seni peder Gomaaar!.

Yaşar Ali -Bende-i Nebi- (Medine-i Münevvere)

25 Kasım 2015 Çarşamba

MÜNAFIKUN'U MEDİNE İLE YÜZ YÜZE -1-

akıl, ahlak "ekalli galil"
dübürden kaptı maraz
abdür rezil-i zelil.
dırar-ı araf da kıç yırtma
natık-ı nifak ebeden zail.
dağlıyarak, yağlı kazık
karhaneci, sütü bozuk
kallavi kemikti azık;
gıdığına kal'a kıldın
kıla yazık!.
ehl-i imana muzip,
ver coşkuyu mel'un kazip..
çesuleyim sağa,
bu keyfe biçilmez paha
aşk ile, şevk ile bir daha
sair gurur, şapşik şişik
bacak arasın da fişvik
peki ala, perdahsız bayık;
ALLAH büyük, cücük kayık!.

(Yaşar Ali - 30.Ocak.2015-Medine-i Münevvere)

"ekalli galil" -azın azı-

7 Kasım 2015 Cumartesi

"MÜNAFIKUN'A BİTİMSİZ TAZİR"


islimde, kavalı kavalalı
mest mesai tırpanı
panikle, kancık suç kıran
pinekle, kıl testere
tetikle, tefrika müteferrika
töre Türklük kabızı
alamet-i farıka;
sırtında nifaki hırka..
seğirt bre it, kirmani
masiyet kaline mani
hayali dakik mezellet
ahvali kült hıyanet
aldanmakla, aldatmakla müftehir
marpuşcular yok(ol)uşu tehir
belaya amok koşusu;
mezattan hınzır kokuşmuşu..
sağ malcılar kodesi
vasisi fıttırık irşad
şadan ola silivri
tüh ki, kakalayi tokai
kaptın kaptırık, keten pire
yüz pare topi "top" atışı
lüppedenek, taka da tu ka ka firari
"hüplet gümlet pir-i zani!."

(Yaşar Ali-24 Muharrem 1437-Cuma(6/11/2015) -MEDİNE-İ MÜNEVVERE-

4 Kasım 2015 Çarşamba

"Eşeği Saldım Çayıra"


Eşeği saldım çayıra
Otlaya karnın doyura
Gördüğü düşü hayra
Yoranın da avradını.

Münkir münafığın soyu
Yıktı harap etti köyü
Mezarına bir tas suyu
Dökenin de avradını.

Derince kazın kuyusun
İnim inim inilesin
Kefen dikmeye iğnesin
Verenin de avradını.

Dağdan tahta indirenin
Iskatına oturanın
Hizmetini bitirenin
İmamın da avradını.

Müfsidin bir de gammazın
Malı vardır da yemezin
İkisin meyyit namazın
Kılanın da avradını.

Kazak Abdal nutk eyledi
Cümle halkı dahl eyledi
Sorarlarsa kim söyledi
Soranın da avradını -eşekler kovalasın-

2 Kasım 2015 Pazartesi

"NE BOP'UMUŞ BEA!"

Hikaye bu ya askerlik günlerinden bir gün, komutan nöbetçi eratı def-i hacet yapar iken yakalamış. Tüfengini koyduğu yerden alıp mermiyi ağza vermiş ve emretmiş; "şimdi o yaptığını ye bakayım!" eratın yalvarması, itirazı komutanı inadından geri çevirememiş ve mecburen Bop'un birazını afiyetle! yeyivermiş. Erat tüfengini teslim alınca aynen komutana doğrultmuş ve "bu sefer de sen kalanını süpürüver bakayım" diye kösüklemiş. Komutan bakmış ki durum ciddi, eleman kararlı kalan Bop'u da avuç avuç bi-güzel! mideye indirmiş. Sonra da yedikleri "Bop"dan kimseye söz etmemek üzre anlaşmışlar. Gel zaman, git zaman sivil hayatta hasbelkader karşılaşınca, "ne Bop'udu bea!" deyip birbirlerine nisbet ederler imiş!!.

ALLAH(AZİM EŞ-ŞAN)'IN "HAYYUN LA-YEMUT" ve "HUVERREZZAKU ZÜL KUVVET EL-METİN" OLDUĞUNU İNKAR İLE "MÜRTED OLMUŞ(DİNDEN ÇIKMİŞ)" BOP SARAYDA Kİ ÖLÜMLÜ DECCALA "MUTLAK RIZKI VEREN" OLARAK İMAN-EDEN, TAPINAN A KE PE KA-KA'CI TAİFEYİ KÜFRE BODOSLAMA DALMAKLA İTHAM EDİYORUM. HER ŞEY Bİ TARAFA DA BU SON KERTE(1.KASIM) DE "KIP-KIZIL KAFİR OLMUŞLARDIR." 

İLA NİHAYE; BOP SARAYDAKİ -ÖLÜMLÜ, KAN DERYASINA BATMIŞ-"KIZIL MÜNAFIK" KUYRUĞU TİTRETTİĞİN DE "KEPÇE-KEPÇE, KAZAN-KAZAN GÖTÜRDÜKLERİ BOP'U" SAĞDA-SOLDA BİRBİRLERİNE "NE BOP'UDU BEA!" DEYU NİSBET EDİVERİRLER GARİ!.

(2.Kasım.2015-Pazartesi - MEDİNE-İ MÜNEVVERE)

1 Kasım 2015 Pazar

O HALDE;


-Sözüm ona -hepsi namert- lakin, sen -hususan- "b.k-sarayın namert gavurunu" sevindir!.

-Saltanatı uğruna -mukaddesatını satan- amentüsü yalan, ahlakı yılan "rüşvetçi-mel'unu" sevindir.

-İktidarının devamı için -tehdit, şantaj ve parayla- s.k. s.k., söke söke oy devşire-bilen "nemrud-firavunu" sevindir!.

-Vatanımı, mülkümü, Türk askerimi -açık toplumcu- siyonist bankerlere peşkeş çeken "soros-pu çocuğunu" sevindir!.

-Kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela misali -kendi gibi- sapık canileri Müslümanların başına bela eden -ameri k alman s.k.rtmesi- "kulam-parayı" sevindir!.

-İnsanlık düşmanı, Türk Milleti düşmanı, İman sahiplerinin en amansız düşmanı, -nefsine Allah'ın sıfatlarını yakıştıran yandaşı vekili taltif eden- "şerir-müşriği" sevindir!.

-Allah(Azim eş-Şan)'ın Türk Milletine tahsis ettiği, "DAR EL-İSLAM KILDIĞI TOPRAKLARDA" ilahlık taslayan, böbürlenen, bozguncu-bölücü; "İSLAM DECCALI, SÜFYANİ-İBLİSİ" sevindir!..

(Türkiye de 1.Kasım.2015 Pazar-gavurlar azar-) MEDİNE-İ MÜNEVVERE- Saat:17:00

23 Ekim 2015 Cuma

"RACİH GÖRÜŞ"

Kasafet kesbediyor mesafe

Şuuru kafesledi kafese

Vukuundan beter şayıat-ı garibe

Racih görüş, mahirane şayan-ı hatime;

"Vettehazallahu -Millete- İbrahime Halila"
(Allah, İbrahim'i-Milletini- Kendine dost edindi)

Racih: daha üstün.

11 Ekim 2015 Pazar

"MEDİNE'YE KARA TREN!"


Vatanım evsatın da 
şavk-ı ölüm, göz yaşı.
Gözeneklerine kadar kan
musalla taşı.
Tam dokuz yaşında masumun
nazenin naşı.
Bu meraret, bu acı
kahreder arz ile arşı,
taşı eritir taşı. 
Katlanmak ki istiap
göz önüne getir haşrı
kimin halet-i harcı?

Ankara da gardan kalktı
kara tren.
İmansız da dinsiz de
fren patladı fren.
Saray piçi nemrudi,
ey deccal, ey süfyani
ve ey pimpirik vampir;
o tek gözüyle şaşı bakıyor şaşı.
Soysuz, sırnaşık yamyam'dan
insaniyete eşşek traşı!.

Vahşette sınır tanımaz yeti
kanlandı kanlanalı biti,
kucak kucağa verdi;
çomarı, sırtlanı, iti.
Karara karara kanlar kusasıca
marazlı, AİDS'li luti!.

Medine tren istasyonun da
kara tren gözlüyorum.
Vatanım, han'ım, hanuman'ım viran
ölümü özlüyorum.
Vicdanım yangın yeri,
ızdıraba maruz
arizi muarizem.
Hayatı közlüyorum!.

Kara tren gara varmış,
ihbarı Pirim'den maruf
haberliyem.
Vagon vagon kan ve ceset
müzminem, makberliyem.
Maruzatım, özrüm var ya Rabb;
bu mücrim-i fani başımla
nasıl edem, nere gidem, ne edem?.

Yaşar Ali - 27.Zil'hicce.1436 Pazar -Medine Tren Garı-

7 Eylül 2015 Pazartesi

Türk Çocuğu, Bu "AMERİKANCIĞI MEL'UNLARI" İyi Tanı!.



Bunlar; Türk milletine gadr eden, ihanet eden ve yemek yediği sofraya -küfran-ı nimet ile- pisleyen kavmiyetçi kancıklar'dır. Mertlik-yiğitlik gibi hususiyetler benliklerinde -zerre miskal- mevcut olmayan namertlerdir.
Bunlar; Allah'a değil beylerine, sultanlarına, fivunlarına, nemrurlarına, karunlarına, hamanlarına ve bel'amlarına tapınan, secde eden küfr-kuduzlarıdır.
Bunlar; Türk vatanını, Türk milletini kahr etmeye-tard etmeye and içmiş, dünyevi küfr egemenleri ile işbirliğinden imtina etmeyen ırkçı-domuzlardır.
Bunlar; Allah ve Rasulünün tamamlanmış, İnsanlık için razı olunmuş İslam Dininden memnun olmayan, bunu içlerine sindiremeyen imansız-sapıklardır.
Bunlar; Gelin Allah, Rasulü ve Mü'minler ıslahınız için dua etsin denildiğinde iblis misali "EBA VESTEKBERA VE KANE MİNEL KAFİRİN(Kaçındı, geri durdu sonra da kafirlerden oldu)" deyu Kitab-ı Mübin de vasfedilen lanetli şeytanlardır.
Ves-Selam..
    

28 Ağustos 2015 Cuma

-HASSATEN-BU SEÇİMLERİ(7.Haziran - 1.Kasım.2015) TANIMIYORUZ, YOK SAYIYORUZ. TÜRK MİLLETİNİ KENDİNE HAS DÜZENİ "TAHKİM ETMEYE-TEVHİD ETMEYE" MECBUR VE MAHKUM ADDEDİYORUZ;

Türk milleti iradesini ve insiyatifini "alçakça-arsızca" hedef alan bu taarruzu bertaraf edip, imha etmek zorundadır. Bu tavır az da olsa "İman sahibi" olarak huzur-u İlahiye varmanın asgari şartı olsa gerektir. Tehdit ve şantajlara boyun eğip, içine düşürüldüğü "karsambayı" kabule yeltenmek dahi -bu merhaleden sonra- şirk ve sapıklıktır. Türklüğümüz hakikatine zerre miskal vakıf olan bir şahsın artık bu "küfr istidadından" döneceğine, sarf-ı nazar edeceğine inanmak istiyoruz. Bu mesele çoktandır "KESKİN BİR HESAPLAŞMA SÜRECİNE" girmiştir. Bundan dönüş -kaçsan da kurtuluş- mümkün değildir. İman sahiplerinin Bedr de, Uhud da, Ahzab da, Çanakkale de ve Sakarya da verdiği cansiperane mücadelenin "maksadının-manasının" hangi hedefe matuf olduğunu takdir edecek-ihya edecek bir "Rabbani hareket"in gölgesi üzerimize düşmüştür. Bu manaya sirayet edemeyen bir bünyenin "DEHŞETLİ BİR HELAKA" müncer olması mukadderdir.
Ves-Selam..
(13.Zilkade.1436-Cuma - Medine-i Münevvere)

19 Ağustos 2015 Çarşamba

AZİZ İKEN ZELİL OLMUŞ TÜRK MİLLETİ;

VARLIĞINA KAST EDEN BU İBLİS SIÇMIĞI "İMANSIZ-ALLAHSIZ-KİTAPSIZA" DAHA NE KADAR TAHAMMÜL EDECEKSİN?
BU LANETLİ MEL'UNUN ALLAH-PEYGAMBER VE İMAN SAHİPLERİNİN(TÜRKLERİN) "EN AZILI-KUDURMUŞ" DÜŞMANI OLDUĞUNA DAHA NE KADAR "İSPAT-DELİL" İSTİYORSUN?
TÜRK MİLLETİNİN "CANINA-MALINA-IRZINA" TASALLUT EDEN-ETTİREN BU KAFİR KERE KAFİRİN KÜFRÜNÜ-TAHRİBATINI HALA MI SİNEYE ÇEKECEKSİN?

TÜM KUTSALIMIZI MAHV ETMEYE AZM'U-CEZM'U-KASD ETMİŞ, ADETA KAHR ETMEYE AND İÇMİŞ, BU KAHR OLASI-KATL OLASI "SAPIK-MÜNAFIĞA" KARŞI -KILINI DAHİ KIPIRDATMAYIP- HALA MI BİR MUKABELE DE BULUNMAYACAK, HAREKETE GEÇMEYECEKSİN?
VATANIN-MİLLETİN-AHLAKIN-ADALETİN-KURUMLARIN-EMVALİN PEŞKEŞ ÇEKİLİP, MURDAR EDİLİRKEN HALA MI "GAFLET-DALALET VE HIYANET" UYKUSUNDAN UYANMAYACAKSIN?
BUNUN HESABINI, ALLAH'A VE O'NUN İMAN SAHİBİ MÜ'MİN KULLARINA NASSIL VE NE YÜZLE, "HANGİ VİCDANLA!" VERECEKSİN?
(19.08.2015 - Medine-i Münevvere)

17 Ağustos 2015 Pazartesi

"GARDAŞ(GARA-DAŞLARA) NAZİRE!."


iki gardaşım vardır biri giz, biri oğlan;
garısın da gavurluk ışık-hızı
yahudi tezgahtarı gızı,
çan-kalenin imansızı-mızmızı,
süzme sui-zan..

gocası gavmiyetçi hırto
falan-feşmekan
hamiyetsiz kürdopat-psikopat,
insaf-izan hırsızı,
dilinde yalan-dolan..

nezdiniz de hak getire,
haysiyet, hususiyet
medar-ı iftiharınız mı,
sapık-ciğersize kurbiyyet?

bakarım da ağbinize kabil idi
tas tamam, kibirle-uluhiyet!.
gardaşım, gız-gardaşım;
feryadımı, figanımı duyarsan,
vicdanında domurlanır mı sızı?

gardaşım; büyücü gavur-gızı,
eşek dili yedirip,
gömdü mü
kara-kaşın ortasına cımbızı?

bizi hımbıl belledi
kıro-kırmanço hayırsızı
vel-hasıl, ahir durumlar varsıl!
gardaşlığı, karındaşlığı ihyaya
kafi geldi mi fasıl?

hasılamız ifrad, hülasamız tefrid
nadimiyet semtinize sızmaz mı, uğramaz mı?
kasıla kasıla ne eylersiniz,
hüsn-ü niyetiniz nasıl?

(Yaşar Ali -16.Ağustos.2015 Pazar- Medine-i Münevvere)

13 Ağustos 2015 Perşembe

VATAN; "BAŞINI SECDEYE KOYDUĞUN YERDE HÜR VE MÜSTAKİL OLMAKTIR."


Ömrümü "Vatan-millet-Sakarya" diyerek, bazılarının müstehzi tebessümleri arasında geçirdim. Hâlâ aynı yerdeyim. (Bazıları "bıraktığımız yerde otluyorsun" diyebilir. Canları sağolsun). Bu yazıyı bir ömrü uğruna tükettiğim "vatan" ne imiş acaba sorusuna cevap olur diye yazıyorum. Vatan elbette belirli anlaşmalar çerçevesinde çizilen sınırlar içinde kalan toprak parçasından ibaret değil. Bu sınırlar resmiyet ifade eder, tarih içinde çeşitli sebeplerle değişir. Ama mesela Kızılırmak değişmez (İklimler değişiyor evladım, o da değişir diyenler olacak. Olsun bekleriz biz. Sabırlıyız.) Vatan efsaneler, masallar, destanlardır. (İşte bir yerinden başladım). Nene Hatun, Deli Dumrul, Köroğlu''dur. Vatan coğrafyadır. (Bunu kavramak zor) Yani Ağrı Dağı, Toroslar, Ilgaz, Seyhan, Van Gölü, Tortum Şelalesi, Anzer Yaylası, Göcek, Tosya, Ermenek, Çukurova, İstanbul Boğazı, Uludağ, Palandöken say babam say; yayladır-ormandır-ovadır-çaydır-pınardır. Bir ucu Vardar Ovası''nda, bir ucu Halep Çarşısı''ndadır. Vatan Dadaş''tır, Gaggoş''tur, Efe''dir; yiğitlik vurmakla-ağalık vermekledir. Vatan Mevlittir, Itrî''nin Tekbiri''dir, Ezan''dır, minare ve kubbedir, sebildir. Vatan ilahidir, türküdür. Bir ucu Yemen''de bir ucu Estergon''dadır. Vatan Kur''an''dır, namazdır, Cuma''dır, secdedir, duadır. Vatan sürülen topraktır, taze topraktan çıkan buğudur. Tıpkı fırından çıkan Vakfıkebir ekmeğinin buğusu gibidir. Vatan Diyarbakır karpuzu, otlu peynir, Pervari balı, Antep baklavası, Tatar böreği, Selanik gevreği, Arapaşı, Çerkez Tavuğu, Babukko''dur. Vatan kültür değildir, sadece dil, sadece müzik, sadece halk oyunu, sadece din, sadece bayrak, sadece sadaka taşı, sadece vergi, sadece milli gelir değildir. Vatan kişinin karnının doyduğu yer de olabilir, gözyaşının aktığı yer de. Bu sebeple Çanakkale Şehitleri, Sarıkamış, Sakarya, Mohaç, Niğbolu, İstanbul''un fethi, İstiklal Savaşı ve İstiklal Marşı vatandır. Vatanın tapusu şehitlerin mezar taşlarıdır. Vatan sevmektir, benimsemektir, önemsemektir. Vatan mevcudun mânasıdır. Vatan ecdadın mirasıdır. Vatan nutuk değil vasiyettir. Hem vasiyet hem nasihattır. Vatan verilmiş sözdür. Söz namustur. Namusun ne olduğunu namussuzlardan başka herkes bilir. Vatan Yunus''tur. Yunus Emre''dir, neden, çünkü vatan onun yokluğunda yerine koyacak bir şey bulamamaktır. Vatan dayanışma, paylaşma, adalet, şefkat, merhamet ve fazilettir. Vatana gösterilecek muamele hürmet-hizmet ve merhamettir. Vatan ahlaktır. Vatan tevazu ve kahramanlıktır. Vatan Selimiye''dir, Hacı Ârif Bey''dir, Mevlana''dır. Vatan "bana ne" diyemeyeceğiniz bir şeydir. Vatan bu dünyada âhıret için çalışılacak bir imtihan mekanıdır. Vatan kitaplar, kütüphaneler, âlimler, şeyhler, tekkeler, üniversiteler, taş-toprak-ağaç-kuş ve uçsuz bucaksız bozkırdır. Bozkırda esen rüzgârdır. Kangal iti, sürü, çoban ve kavaldır. Vatan Nemrut''ta batan güneş, İshakpaşa Sarayı''na dolan gün ışığıdır. Vatan Ayasofya, Hacı Bayram, Ak Şemseddin, Eyüp Sultan ve Hacı Bektaş''tır. Vatan davul-zurnadır. Vatan baş-bar, halay ve toprağa vurulan dizin izidir. Vatan sadece kültür, sadece inanç, sadece hatıra, sadece ortak çıkar, sadece ülkü birliği falan değildir. Vatan kandır. Gözün bebeğidir. Ayaktaki ferdir. Vatan genetik, botanik, fizik, kimya vb. gibidir. Ancak ölçüye tartıya gelmediği için sadece bunlarla belirlenemez. Vatan aynı anda hem maddî hem manevî bir varlıktır. Akıl ile kavraması zor, kalp ile sevilmesi kolaydır. Başını secdeye koyduğun yerde hür ve müstakil olmaktır. Namazda makam, mevki, dil, ırk tanımaksızın aynı kıbleye yönelmektir. Vatan kardeşlik, vatan barıştır. Vatana kastedene karşı kelle koltukta savaşmaktır. Vatan namusu kadar; suyunu-toprağını-kurdunu-kuşunu-börtü böceğini kem gözlerden sakınmaktır. Vatan ne kalkınmaya feda edilir ne ilerlemeye; ne falan ideolojiye ne stratejik ortaklığa. Vatan sevgilidir. Aslı''dır, Kerem''dir, Leyla ile Mecnun''dur. Vatanın fertleri bir tarağın dişleri gibidir. Vatan hemşehrilik, vatan komşuluk, vatan başını omzuna koyup ağlayacağın bir arkadaş, askerlik, vatan futbolculuk, doktorluk, hemşirelik, mühendisliktir. Vatan kuş uçmaz-kervan geçmez köylerde dil bilmez çocuklara öğretmenliktir. Vatanı şairler şiire, bestekârlar musikiye, âlimler yazıya, ressamlar resme, fotoğrafçılar fotoğrafa nakşetmek ister. Vatan bunlara sığmaz. "Vatan ancak vatan için atan bir kalbe sığar." Yahu Mustafa Kutlu o kadar deştin o kadar karıştırdın, o kadar gevezelik ettin ki, vatanı çorbaya çevirdin yani. Hay ağzına sağlık. Vatan zaten hastaya götürülen bir tas çorbadır. Vatanın hamasete ihtiyacı yoktur. Bunu ancak vatandan ayrılanlar anlar. Vatandan gayrısı gurbettir. Gurbette duyulan hasrettir. Bir tas çorbaya duyulan hasret. Daha derine dalarsak vatan dahi bu dünya gibi bir gölgeliktir. O gölgelikte Cenab-ı Hakk''ın emri uyarınca bir nebze dinlenmektir. Sonrası ebedî âlem. Ebedî âleme imanımız tamdır. Lakin mahiyeti meçhulümüzdür. Yukarıdan beri sayageldiklerimizi sevmek milliyetçilik; onları muhafaza etmek muhafazakarlıktır. Bu iki kavram vatandan ayrılmaz. Sözlerimize burun kıvıranlara "bunlar eskimiş şeyler" diyenlere ancak şunu söyleyebilirim: "Eskilerden kaç kişi kaldı". Yahya Kemal ile bitirelim: 

"Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lâkin vatandan ayrılışın ızdırabı zor."

(Mustafa Kutlu - 19.01.2011 - Y. Şafak)