28 Ağustos 2015 Cuma

-HASSATEN-BU SEÇİMLERİ(7.Haziran - 1.Kasım.2015) TANIMIYORUZ, YOK SAYIYORUZ. TÜRK MİLLETİNİ KENDİNE HAS DÜZENİ "TAHKİM ETMEYE-TEVHİD ETMEYE" MECBUR VE MAHKUM ADDEDİYORUZ;

Türk milleti iradesini ve insiyatifini "alçakça-arsızca" hedef alan bu taarruzu bertaraf edip, imha etmek zorundadır. Bu tavır az da olsa "İman sahibi" olarak huzur-u İlahiye varmanın asgari şartı olsa gerektir. Tehdit ve şantajlara boyun eğip, içine düşürüldüğü "karsambayı" kabule yeltenmek dahi -bu merhaleden sonra- şirk ve sapıklıktır. Türklüğümüz hakikatine zerre miskal vakıf olan bir şahsın artık bu "küfr istidadından" döneceğine, sarf-ı nazar edeceğine inanmak istiyoruz. Bu mesele çoktandır "KESKİN BİR HESAPLAŞMA SÜRECİNE" girmiştir. Bundan dönüş -kaçsan da kurtuluş- mümkün değildir. İman sahiplerinin Bedr de, Uhud da, Ahzab da, Çanakkale de ve Sakarya da verdiği cansiperane mücadelenin "maksadının-manasının" hangi hedefe matuf olduğunu takdir edecek-ihya edecek bir "Rabbani hareket"in gölgesi üzerimize düşmüştür. Bu manaya sirayet edemeyen bir bünyenin "DEHŞETLİ BİR HELAKA" müncer olması mukadderdir.
Ves-Selam..
(13.Zilkade.1436-Cuma - Medine-i Münevvere)

19 Ağustos 2015 Çarşamba

AZİZ İKEN ZELİL OLMUŞ TÜRK MİLLETİ;

VARLIĞINA KAST EDEN BU İBLİS SIÇMIĞI "İMANSIZ-ALLAHSIZ-KİTAPSIZA" DAHA NE KADAR TAHAMMÜL EDECEKSİN?
BU LANETLİ MEL'UNUN ALLAH-PEYGAMBER VE İMAN SAHİPLERİNİN(TÜRKLERİN) "EN AZILI-KUDURMUŞ" DÜŞMANI OLDUĞUNA DAHA NE KADAR "İSPAT-DELİL" İSTİYORSUN?
TÜRK MİLLETİNİN "CANINA-MALINA-IRZINA" TASALLUT EDEN-ETTİREN BU KAFİR KERE KAFİRİN KÜFRÜNÜ-TAHRİBATINI HALA MI SİNEYE ÇEKECEKSİN?

TÜM KUTSALIMIZI MAHV ETMEYE AZM'U-CEZM'U-KASD ETMİŞ, ADETA KAHR ETMEYE AND İÇMİŞ, BU KAHR OLASI-KATL OLASI "SAPIK-MÜNAFIĞA" KARŞI -KILINI DAHİ KIPIRDATMAYIP- HALA MI BİR MUKABELE DE BULUNMAYACAK, HAREKETE GEÇMEYECEKSİN?
VATANIN-MİLLETİN-AHLAKIN-ADALETİN-KURUMLARIN-EMVALİN PEŞKEŞ ÇEKİLİP, MURDAR EDİLİRKEN HALA MI "GAFLET-DALALET VE HIYANET" UYKUSUNDAN UYANMAYACAKSIN?
BUNUN HESABINI, ALLAH'A VE O'NUN İMAN SAHİBİ MÜ'MİN KULLARINA NASSIL VE NE YÜZLE, "HANGİ VİCDANLA!" VERECEKSİN?
(19.08.2015 - Medine-i Münevvere)

17 Ağustos 2015 Pazartesi

"GARDAŞ(GARA-DAŞLARA) NAZİRE!."


iki gardaşım vardır biri giz, biri oğlan;
garısın da gavurluk ışık-hızı
yahudi tezgahtarı gızı,
çan-kalenin imansızı-mızmızı,
süzme sui-zan..

gocası gavmiyetçi hırto
falan-feşmekan
hamiyetsiz kürdopat-psikopat,
insaf-izan hırsızı,
dilinde yalan-dolan..

nezdiniz de hak getire,
haysiyet, hususiyet
medar-ı iftiharınız mı,
sapık-ciğersize kurbiyyet?

bakarım da ağbinize kabil idi
tas tamam, kibirle-uluhiyet!.
gardaşım, gız-gardaşım;
feryadımı, figanımı duyarsan,
vicdanında domurlanır mı sızı?

gardaşım; büyücü gavur-gızı,
eşek dili yedirip,
gömdü mü
kara-kaşın ortasına cımbızı?

bizi hımbıl belledi
kıro-kırmanço hayırsızı
vel-hasıl, ahir durumlar varsıl!
gardaşlığı, karındaşlığı ihyaya
kafi geldi mi fasıl?

hasılamız ifrad, hülasamız tefrid
nadimiyet semtinize sızmaz mı, uğramaz mı?
kasıla kasıla ne eylersiniz,
hüsn-ü niyetiniz nasıl?

(Yaşar Ali -16.Ağustos.2015 Pazar- Medine-i Münevvere)

13 Ağustos 2015 Perşembe

VATAN; "BAŞINI SECDEYE KOYDUĞUN YERDE HÜR VE MÜSTAKİL OLMAKTIR."


Ömrümü "Vatan-millet-Sakarya" diyerek, bazılarının müstehzi tebessümleri arasında geçirdim. Hâlâ aynı yerdeyim. (Bazıları "bıraktığımız yerde otluyorsun" diyebilir. Canları sağolsun). Bu yazıyı bir ömrü uğruna tükettiğim "vatan" ne imiş acaba sorusuna cevap olur diye yazıyorum. Vatan elbette belirli anlaşmalar çerçevesinde çizilen sınırlar içinde kalan toprak parçasından ibaret değil. Bu sınırlar resmiyet ifade eder, tarih içinde çeşitli sebeplerle değişir. Ama mesela Kızılırmak değişmez (İklimler değişiyor evladım, o da değişir diyenler olacak. Olsun bekleriz biz. Sabırlıyız.) Vatan efsaneler, masallar, destanlardır. (İşte bir yerinden başladım). Nene Hatun, Deli Dumrul, Köroğlu''dur. Vatan coğrafyadır. (Bunu kavramak zor) Yani Ağrı Dağı, Toroslar, Ilgaz, Seyhan, Van Gölü, Tortum Şelalesi, Anzer Yaylası, Göcek, Tosya, Ermenek, Çukurova, İstanbul Boğazı, Uludağ, Palandöken say babam say; yayladır-ormandır-ovadır-çaydır-pınardır. Bir ucu Vardar Ovası''nda, bir ucu Halep Çarşısı''ndadır. Vatan Dadaş''tır, Gaggoş''tur, Efe''dir; yiğitlik vurmakla-ağalık vermekledir. Vatan Mevlittir, Itrî''nin Tekbiri''dir, Ezan''dır, minare ve kubbedir, sebildir. Vatan ilahidir, türküdür. Bir ucu Yemen''de bir ucu Estergon''dadır. Vatan Kur''an''dır, namazdır, Cuma''dır, secdedir, duadır. Vatan sürülen topraktır, taze topraktan çıkan buğudur. Tıpkı fırından çıkan Vakfıkebir ekmeğinin buğusu gibidir. Vatan Diyarbakır karpuzu, otlu peynir, Pervari balı, Antep baklavası, Tatar böreği, Selanik gevreği, Arapaşı, Çerkez Tavuğu, Babukko''dur. Vatan kültür değildir, sadece dil, sadece müzik, sadece halk oyunu, sadece din, sadece bayrak, sadece sadaka taşı, sadece vergi, sadece milli gelir değildir. Vatan kişinin karnının doyduğu yer de olabilir, gözyaşının aktığı yer de. Bu sebeple Çanakkale Şehitleri, Sarıkamış, Sakarya, Mohaç, Niğbolu, İstanbul''un fethi, İstiklal Savaşı ve İstiklal Marşı vatandır. Vatanın tapusu şehitlerin mezar taşlarıdır. Vatan sevmektir, benimsemektir, önemsemektir. Vatan mevcudun mânasıdır. Vatan ecdadın mirasıdır. Vatan nutuk değil vasiyettir. Hem vasiyet hem nasihattır. Vatan verilmiş sözdür. Söz namustur. Namusun ne olduğunu namussuzlardan başka herkes bilir. Vatan Yunus''tur. Yunus Emre''dir, neden, çünkü vatan onun yokluğunda yerine koyacak bir şey bulamamaktır. Vatan dayanışma, paylaşma, adalet, şefkat, merhamet ve fazilettir. Vatana gösterilecek muamele hürmet-hizmet ve merhamettir. Vatan ahlaktır. Vatan tevazu ve kahramanlıktır. Vatan Selimiye''dir, Hacı Ârif Bey''dir, Mevlana''dır. Vatan "bana ne" diyemeyeceğiniz bir şeydir. Vatan bu dünyada âhıret için çalışılacak bir imtihan mekanıdır. Vatan kitaplar, kütüphaneler, âlimler, şeyhler, tekkeler, üniversiteler, taş-toprak-ağaç-kuş ve uçsuz bucaksız bozkırdır. Bozkırda esen rüzgârdır. Kangal iti, sürü, çoban ve kavaldır. Vatan Nemrut''ta batan güneş, İshakpaşa Sarayı''na dolan gün ışığıdır. Vatan Ayasofya, Hacı Bayram, Ak Şemseddin, Eyüp Sultan ve Hacı Bektaş''tır. Vatan davul-zurnadır. Vatan baş-bar, halay ve toprağa vurulan dizin izidir. Vatan sadece kültür, sadece inanç, sadece hatıra, sadece ortak çıkar, sadece ülkü birliği falan değildir. Vatan kandır. Gözün bebeğidir. Ayaktaki ferdir. Vatan genetik, botanik, fizik, kimya vb. gibidir. Ancak ölçüye tartıya gelmediği için sadece bunlarla belirlenemez. Vatan aynı anda hem maddî hem manevî bir varlıktır. Akıl ile kavraması zor, kalp ile sevilmesi kolaydır. Başını secdeye koyduğun yerde hür ve müstakil olmaktır. Namazda makam, mevki, dil, ırk tanımaksızın aynı kıbleye yönelmektir. Vatan kardeşlik, vatan barıştır. Vatana kastedene karşı kelle koltukta savaşmaktır. Vatan namusu kadar; suyunu-toprağını-kurdunu-kuşunu-börtü böceğini kem gözlerden sakınmaktır. Vatan ne kalkınmaya feda edilir ne ilerlemeye; ne falan ideolojiye ne stratejik ortaklığa. Vatan sevgilidir. Aslı''dır, Kerem''dir, Leyla ile Mecnun''dur. Vatanın fertleri bir tarağın dişleri gibidir. Vatan hemşehrilik, vatan komşuluk, vatan başını omzuna koyup ağlayacağın bir arkadaş, askerlik, vatan futbolculuk, doktorluk, hemşirelik, mühendisliktir. Vatan kuş uçmaz-kervan geçmez köylerde dil bilmez çocuklara öğretmenliktir. Vatanı şairler şiire, bestekârlar musikiye, âlimler yazıya, ressamlar resme, fotoğrafçılar fotoğrafa nakşetmek ister. Vatan bunlara sığmaz. "Vatan ancak vatan için atan bir kalbe sığar." Yahu Mustafa Kutlu o kadar deştin o kadar karıştırdın, o kadar gevezelik ettin ki, vatanı çorbaya çevirdin yani. Hay ağzına sağlık. Vatan zaten hastaya götürülen bir tas çorbadır. Vatanın hamasete ihtiyacı yoktur. Bunu ancak vatandan ayrılanlar anlar. Vatandan gayrısı gurbettir. Gurbette duyulan hasrettir. Bir tas çorbaya duyulan hasret. Daha derine dalarsak vatan dahi bu dünya gibi bir gölgeliktir. O gölgelikte Cenab-ı Hakk''ın emri uyarınca bir nebze dinlenmektir. Sonrası ebedî âlem. Ebedî âleme imanımız tamdır. Lakin mahiyeti meçhulümüzdür. Yukarıdan beri sayageldiklerimizi sevmek milliyetçilik; onları muhafaza etmek muhafazakarlıktır. Bu iki kavram vatandan ayrılmaz. Sözlerimize burun kıvıranlara "bunlar eskimiş şeyler" diyenlere ancak şunu söyleyebilirim: "Eskilerden kaç kişi kaldı". Yahya Kemal ile bitirelim: 

"Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lâkin vatandan ayrılışın ızdırabı zor."

(Mustafa Kutlu - 19.01.2011 - Y. Şafak)