1 Şubat 2025 Cumartesi

"HERKESLE VE HİÇ KİMSESİZ"

YALNIZLARIN TÜRKÜSÜ Sonsuzun rahminde yaşayan Sonsuzluk eriyim. Ey eğilmez başımı okşayan! Ben o öksüzlerden biriyim! Elinde kuru bir kamıştır bu benlik, Senden başkasına duymam yârenlik. Bükülmez bilektir adım, Zapt edilmeyen mızrak. Yalnız kendimedir feryadım, Gönlük pâk, yüzüm berrak. Üflediğin kamış olmak ne güzel! Ey zaptu raptı tanımayan el! Senden gayra dik başlıyım, Çatık kaşlıyım; Sert ve serseri, Ne ileri ne geri. Tunç yüzlü, kor gözlü adamım ben; Üstümde tutmadım hiçbir eli, Özgürlük gibi deli, Sarp kayalardan inen sular gibi heybetli, Çığlık gibi gür sesli Ve bereketli. Aşkım yalnız sana, Tanık ol bana! Ey kara günlerin ak dostu sevgili! Ey ölümsüzlüğümün kefili! (Yaşar Nuri ÖZTÜRK -Rahimehullah-)
"Hayatımın en büyük eserlerinden biri olan ‘Kurtuluş Savaşı’nın Kur’ani Boyutları" adlı üç çalışmanın kısa bir özeti; 80 yıldır sorulmayan ve sorulmadığı için başımıza bin türlü dert açan hayati soru şudur: İslam mirasıyla Atatürk mirası, bizim daha çok kullandığımız ifadayle, Muhammedi mirasla Mustafa Kemal mirası arasında bir çelişme var mıdır? Elinizdeki eser bu soruya "Hayır, yoktur" cevabını veren ve bu dinsel ve tarihsel belgelerle ispatlayan ilk eserdir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni, Kelime-i Şehadet düşmanı haçlı kodamanlar ile işbirliği halinde çökertmeye çalışan dinci ve dinsiz ekipler, bu başarılarını asla kendi zekalarıyla elde etmediler. Onların çapları buna yetmez. Onların iki büyük güç kaynağı oldu: 1. Haçlı seferlerinin Atatürk mirasını ve Türkiye Cumnhuriyeti’ni tahrip için verdikleri her türlü destek, 2. Cumhuriyetin ve Atatürk’ün savunucusu olduklarını söyleyenlerin yetersizlikleri, basiretsizlikleri ve yer yer ahmaklılkları. Mısır’ın en büyük İslam bilginlerinden müfessir Ferit Vecdi ve müfessir Tantavi’ye göre, Türk Kurtuluş Savaşı tarihin en büyük mucizelerinden biridir ve bu yapısıyla, peygamberler tarihinin olağanüstü eylemleri arasında sayılmalıdır. Kur’anın tek düşmanı vardır. Zulüm. Müdafaa-i Hukuk’un da tek düşmanı olmuştur. Zulüm. Müdafaa-i hukuk tabirin bizzat kendisi, zulme karşıtlığın açık ifadesidir. Anadolu’nun kurtuluş ve aydınlanma mücadelesinde savaşın hedefi ve gerekçesi olarak ırk, para, bölge, renk ve hatta din gösterilmiştir. Tek gerekçe hukuktur, hukukun müdafaasıdır. Kur’an, saldırı savaşına izin vermez. Din yaymak için de savaşa izin verilmemiştir. Tek gerekçe, zulme uğramaktır. Zulüm varsa, savaş bir insanlık borcu haline gelir. Bu insanlık borçundan kaçılmaz. Kaçanlar onursuz-şerefsiz olur. Müdafaa-i Hukuk zihniyetinin savaş anlayışı işte budur. Müdafaa-i Hukuk, her şeyden önce, Anadolu halklarının bağımsızlık ve kurtuluş savaşlarının ideolojisidir. Ama o aynı zamanda Anadolu aydınlanma devrimlerinin de yaratıcı ideolojisidir. Dahası var: Müdafaa-i Hukuk, bütün Müslüman dünyanın aydınlanma çığırının da yaratıcı öncüsüdür."