Faruk'u Azam'ın(r.a.) Kelime-i Şehadet getirip İslam saflarına katılması misali -ani ve cerbezeli- bir "halet-i ruhiye" ile girer.
"Tekbir; (Allah'u Ekber, Allah'u Ekber, Allah'u Ekber... -kafirler inkar edip yalanlasa da Allah en Büyük'tür, en Ulu'dur, en Aziz'dir.-) sadaları Mekke ufuklarını inletir. Müslüman olduktan sonra Allah Rasulun'e(s.a.v.) sualini sorar; "-Kaç kişi olduk Ya Rasulallah? Allah Rasulü(s.a.v.)'de cevap verir; "Seninle beraber 'kırk er kişi' Ya Ömer." -O halde ne duruyoruz yürüyelim "Beyt'ül Haram'a" der ve tekbirlerle yürürler. Müslümanlar o gün -ilk defa- ibadetlerini aşikar olarak -gizlenmeden- yaparlar. Faruk'u Azam(r.a.)'da akşama kadar kafirlerle "mubareze(kavga)" eder.
"Kur'an esrar oluğu...
Sonsuzluğun soluğu...
Gösteren ok kulluğu...
İnkarı İman oldu.
Ömer Müslüman oldu." (N. Fazıl -Rh.- "Es Selam'dan;")
Aşikar Hicret'e niyetlenerek -Beytullah'da- küfr'ün önderlerine karşı, "-Ben hicret ediyorum. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmayı göze alan şu dağın ardında bana yetişsin." diyebilmesi misali; "küfr'e meydan okuya okuya" girer.
Mescid'de kendisine suikast düzenleyen -ateşperest- "ebu lu'lue'nin" müslüman olmadığını öğrendikten sonra "-kanımı bir Müslüman'ın eline bulaştırmayan Rabb'ul Alemine hamd'ü senalar olsun" diye dua etme hassasiyetini -en mutena- "İman ilkesi" kabul ederek girer.
Ahzab Günü -yüz kişilik orduya bedel- kabul edilen "amr bin vud" kafirinin mubareze için yiğit talep etmesine mukabil, Rasulullah'ın(s.a.v.) dahi; "-Gelen amr'dır ya Ali(r.a.)" ikazına rağmen "olsun Ya Rasulallah(s.a.v.)" deyip, er meydanına "-sen de benim dengim değilsin, lakin kılıcımı kılıcınla ölçmeye geldim" nidalarıyla -kafiri hor, hakir ve zelil kılmak üzre- atılan "Haydar-ı Kerrar" misali girer.
Uhud günü harb'in Müslümanlar aleyhine döndüğü o kasvetli anlarda Rasulullah'ı(s.a.v.) -beş arkadaşıyla beraber- savunurken Fahr-ı Kainat Efendimiz'in kucağında Şehadete ramak kalmışken; "Ne mutlu O aşığa ki şu -kahpe- dünyadan göçüp giderken, baş ucunda Senin(s.a.v.) gibi bir 'Yar' bulur." neşidesi dudaklarından dökülen "Ziyat bin Seken El-Ensari(r.a.)" misali "şiir söyleye söyleye" girer.
Mute günü İslam ordusunun -Şehid- kumandanlarından Cafer-i Tayyar'ın(r.a.) kesilen iki koluna bedel "Kudretullah(Azze ve Celle)" makamından "Zül Cenaheyn" -çift kanat- bahşedilerek girer.
Çünkü Türklüğün çift kanadı vardır. Birincisi "kafirin hükmünü reddetmek(kabul etmemek)", ikincisi ise "kafire hükmünü geçirmek(söz dinletmek)" Türk bu kanatları takınca "Er meydanına" -adeta- uçarak girer.
Ves Selam...
(Ehli Mekke'den;)
"Tekbir; (Allah'u Ekber, Allah'u Ekber, Allah'u Ekber... -kafirler inkar edip yalanlasa da Allah en Büyük'tür, en Ulu'dur, en Aziz'dir.-) sadaları Mekke ufuklarını inletir. Müslüman olduktan sonra Allah Rasulun'e(s.a.v.) sualini sorar; "-Kaç kişi olduk Ya Rasulallah? Allah Rasulü(s.a.v.)'de cevap verir; "Seninle beraber 'kırk er kişi' Ya Ömer." -O halde ne duruyoruz yürüyelim "Beyt'ül Haram'a" der ve tekbirlerle yürürler. Müslümanlar o gün -ilk defa- ibadetlerini aşikar olarak -gizlenmeden- yaparlar. Faruk'u Azam(r.a.)'da akşama kadar kafirlerle "mubareze(kavga)" eder.
"Kur'an esrar oluğu...
Sonsuzluğun soluğu...
Gösteren ok kulluğu...
İnkarı İman oldu.
Ömer Müslüman oldu." (N. Fazıl -Rh.- "Es Selam'dan;")
Aşikar Hicret'e niyetlenerek -Beytullah'da- küfr'ün önderlerine karşı, "-Ben hicret ediyorum. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmayı göze alan şu dağın ardında bana yetişsin." diyebilmesi misali; "küfr'e meydan okuya okuya" girer.
Mescid'de kendisine suikast düzenleyen -ateşperest- "ebu lu'lue'nin" müslüman olmadığını öğrendikten sonra "-kanımı bir Müslüman'ın eline bulaştırmayan Rabb'ul Alemine hamd'ü senalar olsun" diye dua etme hassasiyetini -en mutena- "İman ilkesi" kabul ederek girer.
Ahzab Günü -yüz kişilik orduya bedel- kabul edilen "amr bin vud" kafirinin mubareze için yiğit talep etmesine mukabil, Rasulullah'ın(s.a.v.) dahi; "-Gelen amr'dır ya Ali(r.a.)" ikazına rağmen "olsun Ya Rasulallah(s.a.v.)" deyip, er meydanına "-sen de benim dengim değilsin, lakin kılıcımı kılıcınla ölçmeye geldim" nidalarıyla -kafiri hor, hakir ve zelil kılmak üzre- atılan "Haydar-ı Kerrar" misali girer.
Uhud günü harb'in Müslümanlar aleyhine döndüğü o kasvetli anlarda Rasulullah'ı(s.a.v.) -beş arkadaşıyla beraber- savunurken Fahr-ı Kainat Efendimiz'in kucağında Şehadete ramak kalmışken; "Ne mutlu O aşığa ki şu -kahpe- dünyadan göçüp giderken, baş ucunda Senin(s.a.v.) gibi bir 'Yar' bulur." neşidesi dudaklarından dökülen "Ziyat bin Seken El-Ensari(r.a.)" misali "şiir söyleye söyleye" girer.
Mute günü İslam ordusunun -Şehid- kumandanlarından Cafer-i Tayyar'ın(r.a.) kesilen iki koluna bedel "Kudretullah(Azze ve Celle)" makamından "Zül Cenaheyn" -çift kanat- bahşedilerek girer.
Çünkü Türklüğün çift kanadı vardır. Birincisi "kafirin hükmünü reddetmek(kabul etmemek)", ikincisi ise "kafire hükmünü geçirmek(söz dinletmek)" Türk bu kanatları takınca "Er meydanına" -adeta- uçarak girer.
Ves Selam...
(Ehli Mekke'den;)