İşler bir gün şimdi olduğundan daha iyiye giderse bundan hoşnutluk duyacağım kesindi ve böyle olması için de bana ne düşüyorsa onu üstlenmekten geri durmadım; ama işlerin iyiye gidişinden doğabilecek sonuçların beklentisine kendimi kaptırmadım. Karamsardım ve bence işlerin kötüden betere gitme ihtimali her zaman daha yüksekti ve tecrübe kötüye gidişin kanıtlarıyla leb a leb doluydu. Buna rağmen ne ihtimal hesapları ne de tecrübeler beni mey'us kılabildi. Hep karamsardım ve hep ümitliydim. Nasıl oluyor bu?
Günlük hayatın akışı içinde çoğu kimse karamsarlığı ümitsizlikle karıştırır
ve/veya birini diğerinin yerine ikame eder. Oysa gerçek çoğu kimsenin
inandığından farklıdır. Karamsarım, çünkü rağbet ettikleri düşünceler ne olursa
olsun bütün insanların günübirlik kazançlarını güvenceye almaksızın harekete
geçmeyeceklerini, eğer düşüncelerinin gerektirdiği hareket onları derhal kayba
uğratacaksa, bir koyup beş almak sözkonusu değilse kıllarını bile kıpırdatmaya
yanaşmadıklarını çok erken öğrendim. Kendim de bir insanım ve insan olmanın
bütün zaafları bende de var. Karamsarım, çünkü insanım.
İnsanım ve dua edebilirim. Duamın kabul olunacağı ümidini içimde
taşıyabilirim. Karamsarım, çünkü hayra mı şerre mi dua ettiğimi duamın kabulüyle
ortaya çıkan sonuca ulaşmadan bilmem imkansız. Ümitliyim, daha en başından beri
hayra dua edenlerden biri olma kapısının bana açık tutulduğunu biliyorum.
Ümitliyim, şerre dua ettiğimi sonradan anlamış olsam bile hayr ve şer arasındaki
ayrımı görebilecek derecede hayra açıklığımı kaybetme felaketine uğramadım.
Eğer iyimser olsa idim geleceğin şimdikinden daha güzel, daha
doğru, hakkaniyete şimdikinden daha çok riayet eden özellikte olacağını kabul
etmem gerekecekti. İyimser olsa idim geçen zamandan sonra doğan sonuçları
yüceltmem gerekecekti. Eğer zaman geçtiği ve bazı sonuçlar doğurduğu halde
ortalıkta yüceltilebilecek değerde bir şey olmadığını görmüşsem meyus olurdum.
İyimser bir insan geçirdiği tecrübelerden sonra iyimserliğini devam ettiriyorsa
kendini kandırmaktan zevk alıyor demektir. Yani iyimserliğin sonuçlarından biri
yalancılıktır. İyimserliği isabetli saydığı halde kendini aldatmaya meyli
olmayanları bekleyen akıbet ise ye's olsa gerek. Çünkü onlar kendileri başta
olmak üzere geleceğin daha iyi kılınabileceği hususunda insanlara güvendiler.
İnsanların fos çıkması, kendilerinin de fosluğuna, gizli veya açık, onları ikna
etti.
Geleceğin parlak sonuçlar sunmadığı şartlarda mü'min ye'se
kapılmıyor. Çünkü kainatın çekilip çevrilmesinde insan soyunun iktidar sahibi
olmadığını, insanın ihtiyarını ancak dua ederek ve vecibelerini yerine getirerek
kullanabileceğini biliyor. Mü'min ye'se kapılmıyor, ümidini kaybetmiyor; çünkü
duanın gereksiz ve geçersiz olmadığına bir tek 'O' inanıyor.
"Sadece O,
bütün kazançların önüne tevbenin sağlayacağı kazancı koyabiliyor."
(İsmet ÖZEL - "Tavşanın Randevusu")
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder