9 Şubat 2017 Perşembe

TEKEBBÜR EHLİ OFLU MELAİNE;


"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM"

Meşhur bir tarikat cemaatinin Smyrna(İzmir) vaizi olan H. A. Kansızoğlu nam adlı zat ile, bundan 7-8 sene önce Mekke-i Mükerreme de bir otel lobisinde hayli uzun bir sohbetimiz olmuş idi. Bu sohbetin sebeb-i hikmeti ise, yine o cemaatten bir arkadaşımızın bu kişi hakkında; İsmet(Özel) Ağabeyin İzmir'den tanıdığı olduğu, Ağabeyimiz İzmir'e gelince (bir şekilde)bu kişi ile teşrik-i mesai kurduğu istihbarı üzre, bizde Ağabeyimiz hakkında hususi bir mülakat yapmak niyetiyle buluştu idik. Tabi ki oflinin olduğu bir sohbette muhatabına hiç demeyeyim amma, pek kelam etmek düşmez, düşürebilmez! Bir 3-4 saat kadar, konuştu konuştu; şahsının, meşrebinin ve yolunun faziletlerinden (muhatabını yol, yordam bilmeyen cühela addederek)tahammül sınırlarını da zorlarcasına bahsetti, övdü. 'Guraba'(hem ofli, hem guraba inananın ...!) adlı bir dergi çıkarıyormuş, '(meşhuuur)İzmir gavuruyla' can siperane nasıl mücadele eder imiş ki, sorma gitsin. Sonunda can alıcı noktaya(karata) gelerek; "İsmet'in bokunda boncuk arama!, O senin zannettiğin gibi(bunlar; iblis misali kahinler ya, benim zannımı da biliyor, zaar!) 'dindar' olmadığını sıçmıklayıp, meseleye (natık-ı nifak kafası gereği, aklınca son darbeyi vurup)sadede geldi! Sonuçta, bu ucup ve kibir ehli 'ofli hannasiler', "sen İsmet'in bokunda boncuk arama, benim-bizim bokumuz(bunlar altun, zebercet sıçayler ya!)'da boncuk ara!" demeye getiriveriyor, (sözde)İzmirli 'gavur bükücü!' Bu müzemmim tavır, sözüm ona 'ofli hannasilerin' kaffesi için geçerlidir, baskındır, meal-esef!. 

Ortada ki zat ile muhatabiyetim ise, dayısının 'hacıcılık şirketin de(ancak 'teşehhüt miktarı' sayılacak kadar)' yine Mekke de, rehberlik yapmaya heveslendiğimiz yıllara rastlar. Ümm el-Kurra mezunu zat, sık sık umre bahanesiyle Mekke ye gelir, gider imiş. Bir arkadaşı ile yine böyle bir geliş de bizim rehberliğimize rast geldi veya getirildi! Gelir gelmez (şartları çok iyi bilmesine rağmen)verilen odadan şikayet etmeler, yok odadan 'eşşek kadar(kendi misali)' hamam böceği çıktı deyu çirkeflikler(umrecilerin yanında), yok 'sen bu işi bırak' deyu 'hüküm sıçmıklamalar' misali, 'hannasi karaktere mahsus!' sıvamalar ve bu kahbelik ile üzerimize baskı kurup, bizi kendilerine meftun etme mendeburluğu! Bu zatın nasıl bir tezgahtan yetiştiği ve o tezgahın militanlığına soyunduğu ise cümlenin malumu olsa gerektir. Bop saray da ki zaarlık yaptığı, "yalı kazuğu mel'unu" ne zaman kamuoyun da sıkışsa; anında, şıpınişi "sansasyonel bir fetva sıçmıklayıp" gündemi 'süfyani' lehine saptırmak için (kıç yırtarcası)bir gayrete girdikleri de ilgilisine malumdur. Mekke'de ki kirli irtibatları muvacehesin de 'süfyani'yi Ümm el-Kurra da bir ihtifal(kutlama) ile 'takdis ettikleri, ettirdikleri'de vakidir. Aman ne 'sosyal doku' imiş ki, a-sosyal doku; ula bu kimin(malumumuzdur aslında!) bohu?

Şimdi de gelelim, 'kondel denen; afilli, cerbezeli zıpçıktı'ya; bu 'değişik!', "Bursa çocuğuyum, her yerde s.....rim!" pervasızlığıyla, kendi 'kuyruk acısını', ezikliğini İsmet Ağabeye hakaret-iftira sapkınlığına vardırmış, kaleminin kıvralığıyla zihnini bulandırmaya (kudurgan tüm gayretine rağmen)muvaffak olamadığı "TÜRK MİLLİYETÇİLERİNE" ihale etmeye kalkışmıştır. Hemen hatırım da iken dercedeyim ki; "Namı diğer, kerameti rumculuktan menkul, kalemşör-köftehor ofli; (bedbaht bir zangoç gibi) o (meftun olduğun)yunanistanın en ücra bir köyüne sığınsan da, sümela da keşişler gibi şarap mahzenlerine kapansan veya (sığamayacağın)fare deliğine sıvışsan da, (kitabevi kisveli) 'amon-ra' isimli pontusçu tapınaklara saklansan da, "AZİZ-KAHRAMAN TÜRK ORDUSU(sen, 'Roma ordusu' demiştin!)" gibi sana yetişeceğim-YETECEĞİM, o yalancı perçeminden yakalayacağım ve seni "LİAN(LANETLEŞMEYE) icbar edip, (iblis ahvadının layık olduğu yere)cehennemin ta dibine postalayacağım(Bi-İznillahi Teala). O güne kadar, (altun, zebercet boncuklu!)sıçmıklarını sıvayadur hele. Bakalım kimin va'di Hakk imiş göreceğiz, illa ki. O 'pontusdaş' arkadaşın(H.Çelik); "TRABZONLU TÜRK İLE, TRABZONLU rum! ATİNA DA KAVUŞTUK!" deyu ihbar etmiş idi. Ona söylediğimi, senin de o meymenetsiz-edepsiz suratına (adeta bir tokat gibi)çarpıyorum; "EL-HAKK, TRABZONLU TÜRK İLLAKİ-TABİATIYLA OLUR, LAKİN TRABZONLU rum; ASLA, KAT'A OLAMAZ-OLABİLEMEZ, EN BÜYÜK YALANDIR-YAFTADIR-İFTİRADIR.." 

Ben acız kul; "AZİZ TÜRK MİLLETİME, YOLDAŞLARIMA" mel'un-münafıkun ceryana karşı halimi sunuyor, bu "BEYNELMİLEL-MİLLİYETSİZ, VATANSIZ, İMANSIZLARI (Bedevilerin NAMUSSUZ-AHLAKSIZLARI alınlarından)DAĞLAYIP-İŞARETLEDİKLERİ gibi, DAMGALIYORUM" ve "İLAH-İ BEYAN" ile ilan-ı İHBAR ediyorum; 

"GELİN, GÖNÜLDEN DUA EDELİM DE, ALLAH'IN LANETİNİ YALANCILAR ÜZERİNE SALALIM(BOCA EDELİM)."

"ALLAHUMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMED"

(13 C. Evvel 1438 Cuma - Medine-i Münevvere)

Hiç yorum yok: