Bir milletin millet olmasını temin eden tek şey onun hasmının kim olduğunun tayinidir. “Bir millet hasmıyla var olur.” Hatta isterseniz daha düzgün bir ifadeyle, düşmanıyla varolur. Ya da “asla onun gibi olamayacağı bir şey karşısına çıktığı zaman bir millet kendisi olur.” Yani bir yerde bir milletten önce düşmanını görürsünüz, ondan sonra o millet görünür. O yüzden yani kavimlerle millet meselesini anlamak imkânsızdır. “Türk Milleti’nin bütün tarih boyunca hasmı bellidir. Hangi kavme mensup olursa olsun kâfirler(gavurlar) Türk Milleti’nin hasmı olagelmiştir.” Onun için dilimizde açıkça yerleşmiş olan bir şey vardır. Soru her zaman “Türk mü, gâvur mu?” şeklinde sorulur. Yani hiç kimse “Türk mü, İtalyan mı?” diye sormaz. Türk mü, gâvur mu? Yani insanlar normal olarak, yani Türk’ü tanımak için ortada bir gâvur olması lazımdır. Onun için gâvur ortadan kalktığı zaman Türk buharlaşır gider. Eğer gâvur yoksa Türk hiç yoktur. Yani gâvurun olmadığı yerde Türk’ün olmasına imkân yoktur. “Oh, ne güzel! Ne gâvur var ne Türk var!” diyemezsiniz. Gâvur yoksa Türk hiç yoktur. Ancak bir yerde gâvur varsa, gâvur olmayanları ayırırsınız, onlar Türk’tür. Ama “Ben hem Türküm, hem gâvurum” diyorsa birileri, onlar… İşte…
Ben ahlaki mekarimi(keremleri) tamamlamak üzere gönderildim ihbarı bizlere kadar ulaşan bir Peygamber(Aleyh es-Selam)'ın milletinden birine “Senin güzel ahlak ile alakan ne?” diye sorulduğu zaman verecek cevabı olması lazım. “Ben güzel ahlak ile ilgiliyim, şu şu şu sebepten ya da şu şu şu şekilde” diyebilmelidir. Bunlar olmadığı zaman ortada namussuzların namuslulara kendilerini şirin göstererek haksızlık yaptıkları bir darmadağınık ortam çıkar ki bu herkesin aleyhine olan bir durumdur.
(İsmet ÖZEL - 16 Mayıs 2008 / KONYA)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder