Biz Türkler sayısı hayli kabarık hödükler zümresinin zannettiği üzere bizim dışımızda kalan ve emrimize giren beşer topluluklarına tavizkar, müsamahakar, toleranslı, hoşgörülü ve onların gönlünü alır tarzda davranmış değiliz. Bilakis, biz Türkler gayri Müslim tebaaya idaremiz altında ancak bir şekilde Müslümanlaşmalarını şart koşarak(icbar ederek) yer verdik. Hükmedici Türk milleti emri altındakilere işine gelir bir kıyafet ayarladı: Esas olanın Yahudilik değil, Musevilik olduğunu, Hıristiyanlık değil, Nasranilik olduğunu, Şiilik veya Alevilik değil, Caferilik(beşinci mezhep) olduğunu müşarün-ileyhe kabul ettirdi. Türk gözü Yahudi'de Musa aleyhisselama ümmetlik eden Musevi'yi gördü. Hıristiyan, Türk gözünde Nasıralı İsa aleyhisselama ümmetlik eden Tersa idi. Şii veya Alevi zümrelerin Türk'ten farkları İmam Cafer'in partizan takipçileri olmalarındaydı.
Neden Türk'ün üzerlerine sardığı keyfi kıyafetlere Türk olmayanlar itiraz etmedi? Gerek Doğu'da ve gerekse Batı'da bu saydıklarımızın haricinde kim varsa onlarla devamlı mubareze(kavga) halinde olan Türk'ün yaptığı bu apaçık tahrifat niçin hiçbir aksülamel celp etmedi? Çünkü bilhassa Selçuklulardan başlayarak Türk'e 400 sene boyunca itiraz eden kim olduysa unutması imkansız bir ders almıştı. 12'ci Hıristiyan asrından 1571 İnebahtı(Leponto) hezimetine kadar şarktan ve garptan hiç kimse Türk'e söz dinletememiş, Türk'ü kendi dünyevi alakalarının avami hizasına çekememişti. Müsbet olan asaleti ve karakterindeki şaşaa ile fark edilebilen Türk'ün mağlup edilemeyeceği kanaatiydi. Türk'ün mağlup edilebileceği asla kimsenin aklına sığmıyordu. Hele bilhassa Mohaç(1526) sonrası Avrupalı hakim zümrelerin içinde Türklerin kendilerini tarihten sileceği korkusu taşıyor olması dikkate değer; ama asıl dikkat edilmesi gereken husus Türk hakimiyeti altında olup da kendini Türk hissetmeyenlerin ufuklarına neyi yerleştirdikleridir.
Kendini Türk hissetmeyen ne kadar unsur varsa hepsi Türk'ün mağlup edilebileceğini fark edip dolayısıyla kendilerine efendilik edemeyeceğini öğrenir öğrenmez yollarını yükselen dünya güçlerinden birine hizmetle bulabilecekleri fikriyle hareket etti. Yükselen dünya güçleri demek bütün işlerini kapitalizmin akıbeti seviyesinde kendi hükmedici milletinin mümtaz bir yeri olduğu iddiasıyla gören demekti. "Kapitalizmin akıbeti"... Batı'da feodal hayat tarzı sonrasında doğan gücün mahiyetini, keyfiyetini ve kaidesini öğrenebilmeye yarayacak anahtar ifade budur. Kendini Türk hissetmeyen anasırın kaffesi kurtuluşunu burada, kapitalizmin akıbetinde aradı. Kapitalizm niçin vardı ve kapitalizme neyi temsil ettiği zaman kapitalizm deniyordu? Nasıl olmuştu da kapitalizmin yürürlüğü rakipsiz hale gelmişti? Kur'an dilinde "ö" sesi bulunmadığı için doğmuş Türk kelimesi nereden kapitalizmle ilişkilendirilecek? Kapitalizmin akıbeti bahsinde Türk kelimesinin anılması mümkün müdür? Kapitalizmin akıbeti bahsinde Türk kelimesinin anılma ihtimali var mıdır? Türk kelimesi kapitalizmin akıbeti bahsinde mutlaka ve muhakkak anılmalı mıdır?
Kendini Türk hissetmenin faydası yukarıdaki suallerin zorlanmadan cevabını buldurmada tezahür eder. Eğer kendinizi Türk hissediyorsanız Batılılaşma, Aydınlanma, Modernlik, İlerleme, Gelişme, Değişim, Trend ve benzeri kavramların tek kelimede toplanıp birleştiğini fark etmiş olursunuz: Kapitalizm. Buna tarihin akışı içinde isterseniz 'American way of life' (Amerikan yaşam tarzı)'da diyebilirsiniz. Kendini Türk hissetmeyen herkes hayatta bulunuşunun mazeretini kapitalizmin akıbeti bahsi dahilinde arayacaktır. Dahası, bunlar geleceğe dair bütün planlarını kapitalizmin akıbeti uyarınca yapmışlardır. Kurtarılmak isteyenler bunun her an güme gitme ihtimali olan kapitalizmi kurtarma yükü altına girmeden yapılamayacağını biliyor. Türk aleyhine dönen dolabın suyu sermaye hakimiyeti deresinden geliyor.
Biz Türkler hali hazırdaki günlerimizi vaktiyle dışımızdakilere din dayatmış olmanın cezasını çekerek geçiriyoruz. Müslüman postuna bürünmüş irili ufaklı anasının gözü (mel'un)para babaları bir eliyle kaşınıp diğer eliyle bizim kabamıza cimdik atıyor. Türkleri arzın sathında sınıf meselesiyle kimlik meselesini bir çırpıda halleden millet vasıflarıyla tanıyamayanlar başlarına ne geleceği meselesinin tamamen cahilidir. Dünya çapında akademik alem Batı Medeniyeti veya sadece Medeniyet denilen şeyin Türk'e ötekilik etme temayülünün bir hasılası olduğu gerçeğini es geçiyor.
Garbın afakını sarmişsa çelik zırhlı duvar
Benin iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
Kafir şaşırtmacası olarak cereyan eden şeyin içinde ne var? Bu şey kapitalizm, medeniyet, modernlik, evrim, gelişme ve benzeri ıstılahların nasıl aynı hadisenin farklı merhale ve/veya veçhelerine isim bulma derdinin tezahürleri olduğunu belli etmeme göz bağcılığına havidir. Bu yoldaki bütün el çabuklukları Avrupa tarihi olarak bilinir. Arzın sathında bir Türk vatanı doğmasından itibaren bu vatanı abad eden Türk'ü devre dışı bırakmak için bir şeyler oldu. Kafir şaşırtmacasından başını alabilen kişi önce temel atma törenini İtalyan site devletlerinde XIII. Hıristiyan asrında hem "yıkıcı rekabet" ve hem de "azami kar" düsturlarının gölgesinde yapan kapitalizmin Türk düşmanlığını ve/veya Türk korkusunu başlattığını görür, görmelidir. Sermayenin her şeye tahakküm edebilmek için muhtaç olduğu teraküm ve temerküz kolaylığı ise kıta Avrupa'sının felsefeyle, bilimle, sanat, teknik ve kültürle beslenen, netice-i halde kendini haklılaştırma melcesini Türk karşıtlığında bulan tedbirlerden temin edildi.
Biz Türkler de dahil hiç kimse kapitalizmin düşünülen en mücerret haliyle bile Türk düşmanlığıyla ayakta durduğunu anlayabilmiş değil. Kafasına geçirdiği beysbol(baseball) kasketiyle mücahit havası atma hevesine kapılanlardan kimin ne beklediği ise yutulmuş bir hakaretin(mel'anetin) bayrağını dalgalandırıyor. (Devam edecek - İNŞAALLAH)
"ALLAHUMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMED"
(İsmet ÖZEL - Çelimli Çalım 11'den;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder