1 Kasım 2009 Pazar
"DERİN VE GERÇEK MÜSLÜMAN" Necip Fazıl (Rahimehullah)
“İslam İnkılabını, fikir planında, yalnız gerçek ve derin Müslüman temsil edebilir.” “Gerçek ve derin Müslüman nedir; gerçek ve derin Müslüman ne olmaktır? İşte bütün mesele! Bu, meselelerin meselesini şu anda toplu olarak ele alırken, onu kısım kısım çerçevelemek borcunu da yükleniyoruz.” “Gerçek ve derin Müslüman’ın üç cephesi vardır: ŞERİAT, TASAVVUF ve bunların hikmetlerine nüfuz ehliyetinde şahsi RUH VE AKIL…” “Bu cepheleri şu anda bir bütün ve terkip tamamlığı halinde mütalaa edecek olursak, hüküm şöyledir: Başta mutlak ve sabit ölçüler manzumesi Şeriat olmak üzere, her şey, alttaki üsttekine tabi olarak bu üç hakikat planını yerine getirmekten ibarettir.” “Demek ki, gerçek ve derin Müslüman, basit riyazi ifade çerçeveleri içinde her biri sonsuz sırların işareti, bütün cemiyet ve hakikat ölçülerinin anası ve mizanı olan Şeriatı, dava ve gayenin ruhu; onun batını olan Tasavvufu da, alemin ve insanlığın kemal sırrını saklayıcı hazine bilecek ve onları ruhunda çalkalayıp mayonezin yumurta, zeytinyağı ve limondan ibaret üç unsuru gibi tam bir ahenk içinde tutacaktır. “Öyle ki, baştan başa eşya ve hadiseler planına hakim ve yeryüzünü maddi-manevi bütün mevcutlarıyla kalbur içinde eleyici bir kudrete sahip, gerçek ve derin Müslüman, hikmet ve hakikatin (stratosfer) ine yükselirken, Şeriat ve Tasavvuftan ibaret sağlı ve sollu kanatlariyla, bu kanatların ortasında ileriye doğru uzanmış bir idrak ve tefahhus cihazı kafasından ibarettir. Fakat uçuran, yükselten ve erdiren birbirinin tamamlayıcısı ve gerçekleştiricisi halinde Şeraitle-tasavvuf; uçurulan, yükseltilen ve erdirilen de şahsi ruh ve akıl…” “Gerçek ve derin Müslüman, dünya ve insan kadrosunun bütün iş ve fikir muhasebesini muvazeneleştirmiş, zimmet ve matlup(talep edilen) sütunlarını tam bir sıhhat ve mutabakatla karşılıklı mizana sokmuş, yapılacak ve yapılmayacak her şeyi tesbit etmiş, bütün istikametleri keşfetmiş ve işaretlemiş, bu hayatın yaşanmak zahmetine değer bütün kıymetlerini tablolaştırmış, her unsurun gaye ve memuriyet sırrına ermiş, idrak ve tekevvun(yaratılma) çilesini nihai hassasiyetle doldurmuş, frenklerin (sajes) dediği nihai vecd, zarafet, huzur ve sükuna varmış; Kısaca, insan başının sümüklüböcek kafasından ayıran tek haysiyetle varoluş sırrının bütün şubelerini kahramanca kucaklamış, planlaştırmış ve bunun insan cemiyetini teşkilatlandırmış, kamil insan örneğidir. Bunun niçin böyle olduğu da, gerçek ve derin Müslüman’ın kısım kısım hüviyeti tayin edilirken görülecek, İslam İnkılabını yalnız onun temsil edebileceği anlaşılacaktır.”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder