1 Kasım 2009 Pazar
"İSLAM İNKILABINDA MİLLİYET GÖRÜŞÜ;" Necip Fazıl (Rahimehullah)
“İslam inkılabında milliyet görüşü; kendisini sahte milliyetçiliklerin yerine tersine; zarf değil mazruf, kab değil muhteva, madde değil ruh, mekan değil zaman işi telakki eder.” “İslam inkılabında milliyet görüşü; Türk’ü fırlak kemikler, çekik gözler, dar alınlar ve kirpi saçlar kadrosunda, yani hor ve kaba madde planında aramaz.” “İslam inkılabında milliyet görüşü; her şeyi ana ruh vahidine bağladıktan sonra, o ruh vahidini en iyi aksettiren yahut en iyi aksettirmeye memur olan zarf, kalıp ve madde ölçüsü olarak da (daima bu kayıt altında) kendi milletini mecnuncasına sever.” “İşte Gaye -İnsan ve Ufuk- Peygamberin(s.a.v.) “Kişi kavmini sevdiği için suçlandırılmaz!” mealindeki muazzam Hadisinde, dışarıdan ve ilk bakışta o kadar kolay sanılan namütenahi(sonsuz) derin manaya bir yol; ve hudut içinde hudutsuz milliyetçiliğe bir işaret!...” “İslam inkılabında milliyetçilik görüşü; Müslümanlıkla mahdut o sınırlı milliyetçiliktir ki, bu sınırın en küçük mikyasına kendisini hudutsuz ve başıboş bilen hiçbir milliyetçilik ulaşamaz, ve böyleleri bizimle uyuşamaz.” “Tıpkı Şeriate baş kesmekle, onun yasak etmediği sahalarda hudutsuz bir salahiyet ve memuriyete kavuşan akıl gibi, İslam inkılabının milliyetçiliği de, topyekün insanlık kadrosunda ruhun kaynağını Müslümanlık olarak kabul ettikten sonra, o ruhu taşımaya, renklendirmeye, mizaçlandırmaya karşı liyakat ifadesi bakımından bütün kavimler arası yarışmada üstünlük mefkuresinden ibarettir.” “Böylece İslam inkılabında milliyet mefkuresi, ırk, kavim ve soy ifadesiyle de Peygamberin’e(s.a.v.) layık olma cehd, gayret ve müsabakasının eseridir ki, her türlü ırk ve kavim sınırını kuşatan ve aşan Müslümanlığı incitmek yerine şad edecek; ve ana ölçüye bir kere bağlandıktan sonra en ileri haklara kadar kazanıcı izinli milliyetçiliğin ta kendisi olacaktır.” “İslam inkılabında, Şeriatle hudutlu akıl, hakikatte nasıl hudutsuz aklın ta kendisiyse, yine onunla hudutlu milliyetçilik de, hakikatte hudutsuz milliyetçiliğin ta kendisidir.” “Hudut içinde hudutsuzluğa çıkmanın girift sırrından nasip almış olanlar, mücerret ve münhasır milliyetçilik alevine gaz ve fitil ahengi verecek ve onu Şeriat şişesinin içinde en ileri ışığa kavuşturacak sistemin de, derin ve gerçek Mü’min anlayışıyla İslam inkılabına bağlı milliyetçilik görüşünde olduğuna inansın!...” “Milliyetçiliğin, bu ölçü dışında bütün alevli tezahürleri, yalnız gövdeleri yakıp kül eden dar ve hasis bir nefsanilik, ham ve yobaz bir putçuluktan başka bir şey değildir.” “Allah ve Rasulünün en çok sevdiği, yahut en çok seveceği, yahut da en çok sevmeye memur edeceği için Türk’ü sevmek, onun şahsi ve kavmi ruh hazinesini bu aşk zemininin üzerine serpiştirmek ve bütün zaman ve mekan boyunca bu ruhu geliştirmek, kalıplaştırmak, billurlaştırmak ve maddeye nakşetmekten ibaret olan üstün milliyetçilik, ruhi muhteva dışı ırk ve kavim sebebine değil, ruhi muhteva içi ırk ve kavim neticesine bağlı o mefkuredir ki, usul ve sistemini de her millete veren, böylece darlık ve hasislik çemberini kıran, dünya çapında bir yenilik belirten ve hudut içinde hudutsuzluğa ulaşan büyük oluşun en gerçek yapıcısıdır.”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder