3 Mayıs 2008 Cumartesi

DOSTLUKTA GÖZETİLEN MENFAAT DOSTLUĞUN ÜRETTİĞİ MENFAATTİR. "Gaze-i attar ile gelmez acuze intizam. Asrımızda sıdk u gayret ehli bulmaz ihtiram"

Şimdiye kadar ne yazdıysam bunu bir dostluk bağı kurabilmek için bir ip fırlatmak anlamında yaptım. Yani benim fikirlerim benim fikirlerim olmaktan çıkmalıydı. Düşüncede “dost oluşun” yerini tutabilecek diğer bir insan başarısı yoktur. Bilim, felsefe, sanat alanında üstünlük en sarih(açık) anlaşmanın sağlanmasıyla varılan üstünlüktür. En sarih anlaşma dostlar arasındaki anlaşmadır. Dostluğun olduğu yerde tahakküm olmaz. Dostlar birbirine yük olmaz. Dostlar arasındaki ilişki serf-senyör(köle-efendi) ilişkisi değildir, işçi-patron ilişkisi değildir. Dostluk için en az iki yetişkin, özgür, bağımsız şahsiyet gereklidir. Dostluk tarafların dostluktan başka şeye ihtiyaç duymadıkları şartlarda doğar. Bu demektir ki modern çağın “sözleşmeye dayalı” insan ilişkileriyle “dostluk” birbirine taban tabana zıttır. Dostlukta gözetilen menfaat dostluğun ürettiği menfaattir. Sadece biri diğerini gözden çıkarmayanlar dosttur. İhtiyaten dost olunmaz. Muvakkaten dost olunmaz. İdareten dost olunmaz. Benim fikirlerim veya bir başkasının fikirleri dostluk tesisine yaramadıysa hiçbir şeye yaramıyor demektir. Dostluk bağları ihdas etmediği halde yaygınlaşan ve etki uyandıran fikirler kendilerinde mündemiç(saklı olan) bir zararı zaman ilerledikçe enine boyuna çoğaltır. Yani insanlar dostluk getirmeyen fikirleri yürürlüğe koydukça kendilerine dokunmayan zehirli yılanın bin yıl yaşaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya başlamışlardır. Dostluk gücü sağlamayan fikirlerin taşıdıkları değer bakımından birbirlerine üstünlük taslamalarına ne gerek, ne de imkan vardır. Fikirler dostluk dinamosu gibi olmadıkları taktirde insanların insanlara tahakküm ettikleri bir yapıyı sağlamlaştıran ve o yapı ile birlikte sertleşen çimento gibidirler. Dünyada heybetli duruşunu insanların insanlara tahakkümüne borçlu bir yapı var. Medeniyetler medeniyetlere, kültürler kültürlere, devletler devletlere, milletler milletlere, şirketler şirketlere, ordular ordulara, cinsiyetler cinsiyetlere, aileler ailelere, aile fertleri aile fertlerine tahakküm ediyor. “Benim bütün fikirlerim insanların insanlar üzerinde gerçekleştirdikleri tahakkümün ancak insanların insanlarla kurdukları dostluk aracılığıyla ortadan kalkacağına matuftur.” Son aylarda “dostluklara can katma” arzusuyla içine girdiğim faaliyet fiyaskoyla son buldu. Ömrümün bir çok evresinde olduğu gibi yapılmasını doğru bulduğum şeyi denediğim için çok memnunum. Hiç olmazsa sesimin hangi kulaklara ulaşamadığı konusunda daha çok bilgiye sahibim. Fikirlerimle karşılaştıkları zaman canı sıkılanlar sıkılacak kadar canları kaldığı bilincine ermiş oldular. Peki, “nerede dostluk?”İşte o, civarda görünmüyor. Fiyasko dediğimiz budur zaten. Fikirler serdedildiği zaman rakik(ince hisli, nazik, narin) olan her şeye darbe indirilmiş olmayacaktı. Fikirler her şeyi eskisinden daha rakik kılmalı değil miydi? Bu kabalık üzerine yeni bir kabalık eklemeye niyetim yok. Fikirlerimin müdafaası için kıyasıya bir mücadeleye atılmayacağım. Fikirlerimin galebe çalması uğruna bir kavgaya girmeyeceğim. Fikirlerim uğruna ölmeyi istemeyeceğim. Herkesin karşımda esnediği, gerindiği veya mücevherlerini şıngırdattığı bir sırada benim fikirlerim uğruna ölmem herhalde çok gülünç olurdu. Olmaz mıydı diyorsunuz? Diyelim ki ben fikirlerim adına bir kavgaya tutuştum... Vuruşmam kimlerle olacaktı? Hangi fikir sahiplerini alt etmeyi deneyecektim? Yaşadığımız kültür hercümerci sebebiyle Türkiye’nin düşünce çevresine giren unsurlar iki öbekte toplanabilecek özelliktedir. Öbeklerden birinde; Avrupa fikriyatıyla kallavi olmuş temsilcilerin Türkiye’deki bayiliğini yapanlar vardır. Bunlar fikirler dünyasının konfeksiyoncularıdır. İkinci öbeği; Avrupa fikriyatının Türkiye için hazırladığı programda rol kapmak isteyenler teşkil eder. Bunlar fikirler dünyasının taşeronlarıdır. Eğer ben fikirlerimin müdafaasıyla meşgul olursam konfeksiyoncu ve taşeronlara muhatap olmaktan başka çarem yok. Karşıma ne usta bir terzinin, ne de işini bilen bir mimarın çıkma ihtimali var. Fikirlerimi bayraklaştırarak illa dediğim dedik, çaldığım düdük siyasetine saplanacak olursam yaptığım hatalı bir çıkışın sonucu olarak hayatıma düşmanlarımın hizmetçiliğini üstlenmiş bir yamağın son vermesi işten bile değil. Uğruna ölünecek şeyler hayatımızı borçlu olduğumuz şeylerdir. Hayatımı fikirlerime borçlu değilim. Belki bazı insan ilişkileri hayatımı borçlu olduğum şeyler arasında sayılabilir. Rabıtası (bağlantısı) olmayana insan diyemeyiz. İnsanlarla kurduğumuz ilişkilerin hangileri dostluğun kapısını aralayacaktır? Fikirler bunu iskandil (esasını, saklı tarafını araştırmak) etmemiz için en elverişli şeylerdir. Fikirlerimin müdafaası için ilave bir gayret içinde olmayı geride bıraktım; Ama bu, fikirlerimi serdetmekten vazgeçtim veya fikirlerimin alanını daraltacak bir geri adım attım anlamı taşımıyor. “Bundan böyle sadece aramızda gönül bağı olmasını güzel bulanlarla fikir teatisi yapabilecek bir ortamı kollayacağım.” Sadece azarlanmaya müstahak olanlar da bizi seyredebilir. Bunu hoşgörüyle karşılıyorum. ( Cuma Mektuplarından – İ. Özel )

Hiç yorum yok: